Demokrasimizi vitrine koyduk

‘Kıdemli liberal’ Kazım Berzeg’in ‘Liberalizm Demokrasi-Kapıkulu Geleneği’ kitabına düştüğü önemli bir not var. Diyor ki; “Demokrasi demagojiye, istismara, kargaşaya müsait bir deyim. Yirminci yüzyılın en katı despotizmleri de demokrasi adını kullanabildiler. Komünist, faşist rejimler, literatürde, ‘otoriter demokrasiler’, ‘halk demokrasileri’ gibi ifadelerin kullanılmasını zorladılar. Dünyanın pek çok ülkesinde, vitrin demokrasileri oluşturuldu.”

Özgürlük çıtası sokağa çıkma hürriyetine indirgenmiş bir ülke için bu cümleler tahlil ve tanım niteliğinde. Öyle ya, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde (TOBB) protokol düzenini bozarak yaptığı konuşmada diktatör olmadığının kanıtını bu türden bir savunmayla dile getirdi. Üstelik söz sırasını elinden aldığı ana muhalefet partisi liderini bire bir hedef alarak. CHP lideri Kemal Kıçıldaroğlu’nun tebessümle karşıladığı o kibirli sözler aynen şöyleydi: “Diktatör ifadesini kullanan kişiler var, karşımda şu anda bulunuyorlar. Tayyip Erdoğan diktatör olacak, sen meydanlarda dolaşacaksın! O diktatörün olduğu bir ülkede bunu yapamazsınız.”

Şimdi oturup düşünmek lazım. Diktatör dediğin muhalifini darağacı kurup sallandıran mı; sevmediklerini azgın köpeklere parçalatan mıydı? Bir yöneticiyi diktatör ya da otoriter olarak tanımlamak için kriter algımız insanlık dışı bu eylemler miydi? Sandık sonucunu azınlığı ezme hakkı olarak görenler için bu böyle olabilir; ama ahlakla taçlandırılmış demokrasiden yana olanlar için tabii ki hayır. Örneğin Twitter yasağını dahi özgürlüğün darağacına çıkarılması olarak gören; böylesi yasaklarla boğazı sıkılmış gibi hisseden ufku geniş kitleler için bir insanın idamı, filmlerde dahi korkunç ve lanetlenmesi gereken bir eylem.

Yazık ki özgürlük peşinde koşanların yasaklanmasın diye feryat ettiği Twitter’da boy gösteren ve ak troll olarak tanımlanan sosyal medya ekibinin diktatör kriteri meğer devletin tepesinde de hakimmiş. Ya da ak trollerin özgürlüğü, eleştiriyi, muhalefeti, her türlü farklılığı ezen; hatta tehdide dönüşen üslubu, tepede hakim olan zihniyetin Twitter’daki yansımasıymış.

Bir yönetici sözlerine mütemadiyen “Diktatör olsam onu yapamazdınız, bunu yazamazdınız” diye başlayıp vatandaşlarının hayatını şahsi lütfuna bağlıyorsa ‘vitrin demokrasisi’ tesis edilmiş demektir. Sokağa çıkabiliyoruz; daha ne olsun?

Leave a comment