Önce Kurtlar Vadisi Irak filmi, ardından Kurtlar Vadisi Pusu, Köprü ve Pars Narkoterör dizileri. Hatta bunlara Yabancı Damat dizisi de eklenebilir. İşledikleri konularla geniş kitleleri televizyon başına bağlayan bu yapımların ortak
bir özelliği var. Filmin en can alıcı anlarında, seyirciyi hüzne boğan güçlü bir sesin uzun havası duyuluyor. Hikâyeyi güçlü kılan bu sesi duyanların, sahibini merak etmesi tabii ki kaçınılmaz. Dinleyenlerin aklına ‘Yürekten okuyan bu ses kimin?’ sorusu geliyor.
Oysaki yeni bir isim değil bu sesin sahibi. 26 yıldır TRT sanatçısı olarak türkülere hizmet ediyor Aysun Gültekin. Erzurum ve İstanbul Radyosu’nda okuduğu uzun havaları dizilere taşıyınca özellikle genç nesil hem türküyü hem de onu keşfetti. Peşini bırakacak gibi de görünmüyorlar. Hatta YouTube’daki videoları yüz binlerce tıklanmaya başlayan sanatçı için son dönemin popüler sosyalleşme sitesi Facebook’ta bir fun club bile kurulmuş.
Kurtlar Vadisi Irak filminin göz önünden gitmeyen sahnesi Polat Alemdar’ın Amerikalının kafasına çuval fırlattığı andır herhalde. Kulaklardan silinmeyen sesi ise bir Kerkük türküsü oldu haliyle. Leyla’nın Polat Alemdar’ın kollarındayken ölümle kucaklaşması sırasında duyulan ses ‘Altın hızma mülayim’ türküsüydü. Aynı durum Kurtlar Vadisi Pusu dizisi için de geçerli tabii. Dizinin fanatikleri son bölümde Polat’ın sırtından bıçaklanmasını gözlerini kırpmadan izlemiştir. Hem bu sahne hem de Abdülhey’in işkence sahnelerinin zihinlere kazınan tarafı sadece görüntüler değildi yine. En acılı anlarda ‘Değirmen başında vurdular beni’ türküsünü okumaya başlayan o ses kendinden geçirmeye yetiyordu izleyiciyi. Aslında sadece Kurtlar Vadisi değil Köprü dizisinde de bu etkileyici sesi duyuyor televizyon seyircileri. Hatta Osman Sınav’ın yeni dizisi Pars Narkoterör dizisinde yine aynı sesin uzun havalarıyla hüznü yaşayacak herkes. Peki dizilere ayrı bir hava katan bu güzel ses kimin? Bu ses 26 yıllık TRT sanatçısı Aysun Gültekin’e ait. Özel televizyonlarda boy gösteremediği için özellikle ömründe bir kez bile TRT izlememiş genç kitleler tarafından yeni yeni tanınıyor. Biz de sesiyle sinema ve dizi filmlere farklı bir güzellik katan Gültekin’le türküyü onunla keşfeden gençlerin merak ettiği konuları konuştuk.
TRT serüveni nasıl başladı?
Ailemi Erzurum’da bırakıp Ağrı Kız Meslek Lisesi’nde yatılı okumaya gitmiştim. Halk eğitimle bizim okul birbirine çok yakındı. Ben de halk eğitimin korosunda yer aldım. Sonra Ağrı’nın kurtuluşu ile ilgili bir program yapıldı Erzurum radyosunda. Ben de bir türkü okudum orada. ‘Çıktım çöplük başına’ diye bir Ağrı türküsü. Orada Zeki Konuş ağabey vardı. ‘TRT için şu tarihte imtihan açılacak, bu kızımız muhakkak girsin.’ dedi. Ben de hiç düşünmedim başvurmayı. Fakat babam mektupla müracaat etmiş. Çok arzu ediyordu. Sınavın yapılacağı gün radyoya gittiğimizde bize mektupla değil şahsen müracaat edilmesi gerektiğini söyledi bölge müdürü. Ben tabii hiç umursamadım. Çok fazla istemiyordum ya. Sonra bize ‘Bakın burada bir sürü insan var. Size sıra gelirse girersiniz.’ dedi.
Sıra geldi mi bari?
Biz odadan çıkarken ilk türküyü okuduğumda sınava başvurmamı isteyen Zeki Konuş beni gördü. Hemen kolumdan tuttuğu gibi beni içeri aldı. Ben de iki türkü okudum. Bana ‘Kızım uzun hava var mı?’ dediler. ‘Yok’ dedim. Nota var mı, şu var mı, bu var mı? Hepsi ‘yok’. Fakat iyi puan almıştım. Hatta en iyi puanı almışım. 1981’de iki türküyle radyoya giriş yaptım. Sonra tabii baktım ki bu benim mesleğim. Bu işi iyi yapmam gerekiyor. Bu işi bilen ağabeylerimden yardım istedim. Mesela Mehmet Çalmaşır. Koridorda yakalardım. ‘Mehmet ağabey bana şu türküyü oku.’ O okurdu, ben de ezberlerdim.
Daha çok, okuduğunuz uzun havalar beğeni topluyor galiba…
Beni ben yapan uzun havalar oldu diye düşünüyorum. Son yıllarda uzun hava okuyan bayan sanatçı çok fazla yoktu. Neriman Altındağ, Nezahat Bayram, Muzaffer Akgün vardı. O kuşaktan sonra yoktu. Piyasada da okuyanlar var; ama biraz kulaktan dolma okuyorlar. Bu bir bayrak yarışı diye düşünüyorum. Ben büyük ustalardan devraldım. Bizden sonraki kuşağa da en doğru şekilde teslim etmem gerektiğine inanıyorum.
Film ve dizilerde türkü teklifi nasıl geldi?
Gökhan Kırdar aslında beni tanımıyormuş. Hatta bu iş için başka birisi düşünülüyormuş. Ritm sazda Özcan diye bir arkadaşımız var. O ‘Aysun Gültekin olsun’ demiş. Gökhan Bey beni aradı. ‘Böyle bir çalışmamız olacak. Ne dersiniz?’ diye sordu. Benim için sakıncası olmadığını; ama TRT’den izin almaları gerektiğini söyledim. O da ‘O zaman siz gelir okursunuz. Eğer izin alırsak kullanırız.’ dedi. TRT de sağ olsun yardımcı oldu.
İlk Kurtlar Vadisi Irak filmine mi okudunuz?
Ondan önce TRT’de Hülya Koçyiğit’in oynadığı bir dizi film için okudum. Sadettin Kaynak’tan iki sanat müziği eseri okumuştum. Bir de Erzurum’un ‘Bala sarhoş’ diye bir uzun havasını okumuştum.
İzliyor musunuz türkü okuduğunuz filmleri?
Tabii Kurtlar Vadisi Irak filmini izledim. Galasına gitmiştim. Hatta galadan sonra bir rüya gördüm. Rüyamda Gökhan Kırdar’la bir masada oturuyoruz. Bana diyor ki ‘Çok beğenildi, devamını getirmemiz lazım.’ Ben bunu arkadaşıma anlattım. Bana ‘Sen filmin etkisinde kalmışsındır, ondan rüyana girmiştir.’ dedi. Aradan bir hafta geçti, Gökhan Kırdar beni aradı. Yaptığımız işin çok beğenildiğini ve benimle yeni bir çalışma yapmak istediğini söyledi. Bir şekilde çalışmalar devam etti. Kurtlar Vadisi, Köprü ve Yabancı Damat dizileri için okudum. Şimdi de Pars Narkoterör diye bir dizi başlıyor. O dizi için de okudum.
Dizi müziklerinden sonra değişen bir şeyler oldu mu yaşamınızda?
Zaten türküleri çok seven, mektup gönderen, telefon açan dinleyicilerim vardı. Benim internet sitem yok. Fakat Youtube’a videolarımı koymuşlar. Onların altında dinleyicilerin çok güzel yorumları var. Onları okuyorum. Sağ olsunlar. Beğenilerini çok hoş ifadelerle yazıyorlar.
Halen klasik mektuplardan gönderen var mı?
Tabii var. Hatta geçenlerde biri 5, biri 12 sayfalık mektup aldım. Türkü sevgilerini anlatıyorlar.
TRT’yi belki de bir kez bile izlemeyen yeni nesiller pop, rock müzikle yetişti daha çok. Fakat popüler dizilerde okumanız sanki bir değişimi başlattı. Türkülerin yeniden bir diriliş yaşadığını düşünüyor musunuz?
Muhakkak düşünüyorum. Türküler hep vardı; ama küstürüldüler bir zaman. Halk müziğini biraz da tanımıyor genç nesil. Belki de tanıma fırsatı bulamadılar. Sanki özüne dönüyor şu anda. Çünkü türküler bizim hikâyemizi, bu toprakların hikâyesini anlatıyor. Zaten halk müziğini diğerleriyle pek karıştırmamak lazım. Bir Kerkük türküsü okuyorsan Kerkük’ü hissettirmen, yaşatman lazım. Burada şive büyük önem kazanıyor. Konservatuarda çoğunlukla İstanbul Türkçesiyle ve şan tekniğiyle türküler okutulmaya herhalde çalışıldı ki dinleyici de bundan çok fazla keyif almadı.
Hiç albüm yapma isteği uyanmadı mı içinizde?
İstanbul’a ilk geldiğim yıllarda, arkadaşımın eşi o zaman bir plakçıda yönetmenlik yapıyordu. Albüm teklifi yaptılar. Ama ben korktum. Bazen okullardan öğrenciler gelip soruyor ‘Neden TRT sanatçıları dışarıda çalışma yapmaktan geri duruyor?’ diye. Benim cevabım hep ‘Ben eğilmedim hiçbir zaman.’ oluyor. İlk zamanlar üzülüyordum aslında bir albümüm yok diye. Çünkü TRT’deki birçok programda şunu yaşadım: Piyasadan geliyor bir sanatçı. Gümbür gümbür yapılmış, çok iyi altyapıya sahip çalışmalar vardı. Ama şimdi geriye baktığımda rahatsızlık duymuyorum. Sadece arşivlik bir CD yapmak istiyorum.
İmkânlar açısından piyasadakilerle TRT sanatçıları arasındaki fark sadece altyapısı sağlam albümler mi?
Bir gün Zara’nın programına katıldığımda modacısı, kuaförü falan vardı. Çok da beğenirim kendisini. Ben de arkaya gittiğimde Turan ağabeye şöyle bir espri yaptım: ‘22 yıldır şu kurumdayız da bir elbisemizi taşıyanımız olmadı.’ dedim. Gerçi programlara gittiğimizde gençler hemen çantanı taşıyalım, falan diyorlar ama izin vermiyorum. Şimdi taşıyacak kadar gencim. Kimse benim valizimi taşımak zorunda değil. Ne zaman yaşlanırım, 60 yaşıma gelirim, o zaman elimden de tutacaksın, çantamı da taşıyacaksın.
Hayatlarının tamamını kamera önünde yaşayan bir magazin dünyası var. Böyle bir döngüye girmek miydi sizi korkutan?
Ben özgürlüğü seçtim. Belki çok param olmasın ama birileri beni yönetmesin istedim, içimde bir baskı olmasın istedim. Hayatımı kendim şekillendirmek istedim.
İnternet ortamında bir fan kulübünüz var. Sizinle diyaloğa geçtiler mi?
Ben henüz onlarla görüşemedim. Ama beni görmeye geleceklermiş. Hatta nerede çekildiğimi hatırlayamadığım fotoğraflarımı koymuşlar siteye. Sağ olsunlar. Onlara da teşekkür ediyorum. Beni sevmeleri de büyük mutluluk ama türküleri sevmeleri çok önemli. Ben emeğin karşılığını göreceğine inanıyorum. Maddi olmasa da manevi anlamda. Zaten manevi karşılık çok çok daha önemli. Belki popüler olmadık ama bir konservatuar öğrencisinin, Aysun ablasını örnek aldığını bilmek kadar büyük bir mutluluk vermez zaten hiçbir şey.
Yeni nesil türkücüler arasından beğendikleriniz var mı?
Zara’yı çok beğeniyorum. Keşke piyasadaki herkes Zara gibi olsa. Donanımlı bir sanatçı. Yüreği de güzeldir Zara’nın. Sevcan Orhon var. Türküleri doğru ve güzel yorumlayan bir sanatçıdır kendisi. Bir de Onur Şan, Adile Karatepe ve Zeynep Başkan.
ÖNDER DELİGÖZ
ZAMAN GAZETESİ
20.01.2008