Guantanamo zulmü mahkumları şair yaptı; adalet yok, şiir var…

‘Neden orada olduğunu bilmeden daracık bir kafeste ömür tüketmek!’ 11 Eylül saldırıları sonrası en temel insan haklarının hiçe sayıldığı Guantanamo’da ömür çürüten Müslüman mahkûmlarınki tam da böyle bir hayat. Cenevre Sözleşmeleri’nin en temel koşullarına aykırı biçimde neyle suçlandıklarını bilmeden ve yargı önüne çıkarılmadan esaretlerinin yedinci yılına giriyor yüzlerce mahkûm.

Kafeslerinin dışında ne olup bittiğinden bihaber, vatan ve aile hasretiyle, işkencelerle, aşağılanmalarla… 2002 yılından bu yana 30 ülkeden 750’nin üzerinde Müslüman erkeğin zorunlu ve çileli ikametgâhı oldu bu hapishane. Dünyanın pek çok yerinden protesto sesleri yükselse de Guantanamo’daki insanlık ve hukuk dışı uygulamalar devam ediyor. Mahkûmlar da sesini yükseltiyor bu zulme karşı. Hem de kâğıt kalemleri olmadığı için çakıl taşlarıyla köpük bardaklar üzerine yazdıkları şiirleriyle. Hatta bu acı ve isyan dolu şiirler büyük bir mücadelenin ardından kitaplaştı. İşin ilginç yanı ‘Guantanamo’dan Şiirler’ adlı kitabı hazırlayan da vatansever bir Amerikalı aslında. Hatta o, Guantanamo’daki 17 mahkûmun gönüllü avukatı. Northern Illinois Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Marc Falkoff, mahkûmların en azından yargı önüne çıkarılması için dört yıldır uğraş veriyor. “Şiir kitabı Guantanamo’da yedi yıldır hapsedilenlerin dramını insanlara duyurma mücadelemizin bir parçasıdır.” diyor. Falkoff’la Guantanamo’yu konuştuk.

Guantanamo üssü, 11 Eylül saldırılarından bu yana yüzlerce tutukluyla dolu bir hapishane. Kimi öğretmen, kimi öğrenci, kimi yazar kimi gazeteci… Hepsinin ortak özelliği ise Müslüman ve erkek olmaları. Neyle suçlandıklarını bilmeden ve yargılanma hakkı tanınmadan bin bir sıkıntı içinde ömür tüketiyorlar burada. Yine de direniyorlar bu haksızlığa. Şiirlere döküyorlar yalnızlıklarını, acılarını, özlemlerini… Önceleri kâğıt kalem bulamadıkları için köpük bardaklara kazıyorlar şiirlerini. Kâğıt üzerine yazma fırsatı da buluyorlar zamanla. Fakat askerler ‘dışarıya şifreli mesaj ulaştırılır’ kaygısıyla el koyuyor bütün şiirlere. Yine de gönüllü avukatları Marc Falkoff’un eline ulaşıyor birkaçı. Okuduğu şiirlerden etkilenen Falkoff, sıkıntılı bir sürecin ardından 17 tutuklunun toplam 22 şiirini bir araya getirmeyi başarıyor. Böylece mahkûmların ‘adalet’ haykırışını ‘Guantanamo’dan Şiirler’ adlı kitapla tüm dünyaya duyurdu Marc Falkoff. Türkçesi geçtiğimiz günlerde Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitabın hazırlayıcısı Falkoff’tan mücadelesini, iki ayda bir görüşebildiği mahkûmların son durumunu dinledik.

Kitabın hazırlık sürecini anlatabilir misiniz?

Birkaç yıl önce, bazı müvekkillerim bana içinde Guantanamo’da yazdıkları şiirler bulunan mektuplar yollamıştı. Bu mektuplar bana sadece çektikleri acıyı ve yaşadıkları adaletsizlikleri göstermekle kalmadı, en zor şartlar altında insan doğasındaki, ruhundaki yaşama içgüdüsünün direncine yeni bir bakış açısı kazandırdı. Bu insanlar Tanrıyı övmek, güzellik yaratmak, akıl sağlıklarını korumak, dostlarıyla haberleşmek ve insanlıklarını kaybetmemek için şiir yazıyorlardı. Bu durumu avukat arkadaşlarımla paylaştığımda onların da birçok müvekkilinin hapishanede iken şiir yazdıklarını öğrendim. Bu durumu yaşananları tüm dünyanın öğrenmesi için bir fırsat olarak değerlendirdim. Bu insanlar ABD tarafından küçük düşürülmüş, hapse atılmış, isimsiz, meçhul canavarlar olarak yansıtılıyordu çünkü.

Yaşadıkları çileyi şiirlerine aktaran mahkûmlar, kitap hakkında ne düşünüyor?

Hepsi şiirlerinin dünyanın dikkatine sunulmasından memnun. Fakat takdir edersiniz ki kendi kitaplarını hâlâ görmüş değiller. Çünkü askerler buna izin vermiyor. Onları en çok alakadar eden kendi ve Guantanamo’daki kardeşlerinin özgürlükleri. Bu kitabın içine düştükleri kötü durumu tüm dünyaya duyurmasından memnunlar.

Sesinizi biraz olsun dünyaya duyurabildiğinize inanıyor musunuz?

İnanıyorum ki, dört yıldır beraber çalıştığım avukatlarla birlikte yaptıklarımız Guantanamo hapishanesindeki kanunsuzlukların duyurulmasında büyük önem taşıyor. Halen herhangi bir gazetecinin Guantanamo’daki mahkûmlarla röportaj yapmasına izin verilmiyor. Avukat arkadaşlarımla beraber sadece mahkemelerde ortaya çıkması için uğraştığımız insan hakları ihlallerini biliyoruz ki bunlar Cenevre Sözleşmelerine ve temel insan haklarına aykırı ve illegal olarak göz ardı edilen muameleler. Şiir kitabı Guantanamo’da yedi yıldır hapsedilen insanların dramını insanlara duyurma mücadelemizin bir parçasıdır.

Mahkûmların bugüne kadar yargılanmamış olmalarını, yargılanma ve neyle suçlandığını bilme hakkını göz önüne alarak nasıl yorumluyorsunuz?

Yedi yıldır herhangi bir mahkemede yargılanmadılar, herhangi bir suçlama yapılmadı ve herhangi bir mahkûmiyet kararları yok. Bu kanunlara aykırı bir durum. İçtenlikle söyleyebilirim ki ben bir vatanseverim ve ülkemi çok seviyorum, ancak geçmişte hukukun üstünlüğünü tüm dünyaya gösteren, bir deniz feneri olan Birleşik Devletler’de bu konudaki başarısızlığımızdan dolayı utanç duyuyorum.

Sizce ABD Guantanamo’daki mahkûmlarla ilgili nasıl hareket etmeli? Bu soruna kısa vadede nasıl bir çözüm bulunabilir?

Bu sorunun basit bir cevabı olamaz. Tarafsız ve adil bir yargılama yapılmalı ya da serbest bırakılmalılar. Dört yıldır bu basit prosedür için uğraşıyoruz. Bizim desteğimizle Yüce Mahkeme sadece davanın açılmasına ve yargılama sürecinin başlanmasına karar verdi. Biz sadece adil bir yargılama istiyoruz.

Avukatlığını yaptığınız mahkûmlarla ne sıklıkla görüşüyorsunuz? Görüşmelerde geleceğe dair düşüncelerini nasıl anlatıyorlar? Umutları var mı kurtuluş için? En önemlisi sizin umudunuz var mı?

Ben ve avukat arkadaşlarım iki ayda bir ya da yaklaşık bu periyotlarla mahkûmlarla görüşebiliyoruz. Maalesef bazen bu süreç daha da uzayabiliyor. Her şeyden önce görüşmeler için izin verilmiyor. Ulaşım ve tercüme masraflarının fazlalığından bahsetmiyorum bile. Yıllardır yaptığımız tüm çalışmalar ve harcamalar için herhangi bir ödeme yapılmıyor. Tamamen avukat arkadaşlarımız kendi kaynaklarını ve zamanlarını harcıyorlar. Şiir kitabının geliri de hayır kurumuna gidiyor. Ümit var mı? Elbette! Amerika insan hakları konusunda tüm dünyanın takdir ettiği konumdadır. Ancak 11 Eylül saldırılarından sonra aptal liderler (George Bush ve Richard Cheney) ülkeyi idare ediyor. Bu ideologların ilkeleri geç de olsa artık halk tarafından eleştirilmekte ve reddedilmektedir.

Son durum hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Doğrusunu söylemek gerekirse şu anki durum çok kötü. Tüm mahkûmlar olmasa da çoğunluğu günde 22 saat tek kişilik hücrelerde tutuluyor. Diğer mahkûmlarla iletişimleri kısıtlanmış durumda. Mahkûmlarda büyük bir ümitsizlik var. Hatta intihar vakaları yaygınlaşmış durumda. Açlık grevleri sıklıkla görülüyor.

Mahkûmlarla son görüşmenizden bahseder misiniz?

Üç hafta önce müvekkillerimden biri olan Adnan Farhan Abdul Latif’i ziyaret ettim. 45 kiloya düşmüş olmasına rağmen askerlerin herhangi bir tıbbi müdahalede bulunmadıklarını gördüm. Sağlık raporunu bile göstermediler. Adnan, bir sonraki görüşmemizde hayatta olmayacağını düşünüyor ve korkarım ki bu düşüncesinde haklı. Daha da kötüsü mahkeme bu konuya müdahale bile etmiyor. Kitapta Adnan’ın da bir şiiri bulunuyor. Geçen seneki Amnesty International (Uluslararası Af Örgütü) dergisinin kapağında yayımlandı. Adnan Guantanamo’da hâlâ mahkûmken ölürse o gün hakikaten çok kötü bir gün olacak. 

“Denize Ağıt, yüreğimi sızlattı”

Mahkûmların şiirlerinden hangisinin kendisini daha çok etkilediğini sorduğumuz Marc Falkoff, Pakistanlı İbrahim Er-Rubeyş’in ‘Denize Ağıt’ şiiri için “Yüreğimi sızlattı.” diyor. Pakistan’da öğretmenken paralı askerler tarafından yakalanıp müttefik güçlerine satılan Rubeyş’in şiiriyle ilgili şunları söylüyor Falkoff: “Bu şiirde Rubeyş, Guantanamo çevresindeki denizle konuşuyor ve adada yaşanan adaletsizliklere şahit oluşu ve bu yaşananlara sessiz kalışı sebebiyle denizi suçluyor. Rubeyş, burada Amerikan halkını açıkça denize benzetmiştir. Tıpkı deniz gibi onlar da Guantanamo’daki kötü muameleleri bilmelerine rağmen buna bir son vermek için hiçbir şey yapmamıştır.”

Mahkumların dilinden şiirler…

Mahkûm şiirlerinden mısralar…

İki Parça

Bayram geldi
Gelmedi babam
Benim gibi oturmuyor ki Küba’da
Hiçbir şeyim yok
Ramazan pidesini gözyaşlarımla yiyorum
Babamın sevgisinden neden yoksun bırakıldım?
Neden bu zulüm?

Ölüm şiiri

Sözde barışı kollayanların elinde,
Bu günahsız canın,
Çaresiz acılara mahkûmiyetini görsünler.

Gizli Özlemimi Yazıyorum

Göremiyorum gelecekte derman
Önümde çalkantılı bir deniz
Toprak çağırıyor beni

Hayatımın İlk Şiiri

Öylesine hakaret ettiler ki bize,
Kuran-ı Kerim de aldı nasibini hakaretten
Kötülüklerinin ötesinde aptaldılar,
Vurdukça vurdu budalalar, uğursuzlar.

Guantanamo hapishanesi:

Küba’nın kuzeybatısındaki Guantanamo Körfezi’nde yer alan ABD deniz üssünde 2002’den bu yana yaklaşık 775 Müslüman erkek gözaltında tutuldu. Geçen altı yılda tutuklulardan 470 kadarı serbest bırakıldıysa da, geride kalanlar, Cenevre Sözleşmeleri’nin en temel şartlarına aykırı olarak, haklarında herhangi bir suçlama yapılmadan ve yargı önüne çıkarılmadan esaretlerinin yedinci yılına girmek üzere. Guantanamo mahkûmlarıyla ilgili son gelişme ise şöyle: Amerikan Anayasa Mahkemesi, 12 Haziran 2008 günü Guantanamo’daki terör zanlılarının sivil mahkemelere başvuru hakkı olduğuna karar verdi.

05.10.2008

ZAMAN GAZETESİ

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s