Namluya sürülen meczuplar

Suyu bulandırmanın en kullanışlı yöntemidir ansızın bir meczup olayı patlatmak. Meczup suçu işler, medya üstüne atlar, polis yakalar; ama savcılık serbest bırakır. Çünkü cezaî ehliyeti yoktur. Peki bu meczuplar neden mahallesindeki bakkala, kasaba sataşmıyor da ülkeye yeni bir kaos ortamı hediye etmek için kafa yormayı gerektiren eylemlere imza atıyor?

Cinayetleri, bombalamaları, provokasyonları hasıraltı etmenin en kolay, belki de en garantili yolu meczup kullanma yöntemidir. Bu nedenle yakın tarihte yaşanan pek çok karmaşık, karmaşık olduğu kadar kışkırtıcı olayın tetikleyici rolünü üstlenenler meczuplar olmuştur hep. Özellikle de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin kara lekelerinden biri olan 28 Şubat sürecinde. Postmodern darbe günlerinde meczupların kafalarını nereden çıkaracağını şaşırır olmuştu halk. Her yerdeydiler çünkü. Anıtkabir’de, Meclis önünde, mitinglerde; hatta camide. Nasıl oluyorsa o pejmürde tiplerin hemen hepsi de garip eylemlerini İslam adına yapıyordu. Olayın düşündürücü yanı, bunların en üst düzey güvenlik önlemlerinin alındığı, sıradan vatandaşın adım atamayacağı toplantılara, etkinliklere bile rahatlıkla sızabilmeleriydi. Zaten demokrasiye darbe vurmak isteyen cuntacı, yasakçı zihniyetlerin en büyük hüneriydi günaşırı meczup olayı patlatmak.

28 Şubat süreci geride kaldı da meczuplar köşelerine mi çekildi? Kesinlikle hayır. Darbe planlarının yapıldığı, demokrasiyi hedef alan bildirilerin havalarda uçuştuğu, eşitlik ve özgürlük arzularının ‘yasak’ denilerek savuşturulduğu bir dönemde suyu bulandırma fitilinin ateşleyicisi meczuplar eksik olur mu? Post-postmodern darbe olarak adlandırılan son beş altı yıllık dönemde toplumun kışkırtılmaya müsait kesimlerini harekete geçirmek, darbe destekçisi medya organlarına manşet olmak, vurgun ve soygunlara zemin hazırlamak, halkı korkutup kaos ortamı oluşturmak için ilk kibriti çakmak onların görevi, yine onların tabii ki. Çok değil son bir iki sene içerisinde o kadar çok meczup olayı yaşandı ki. Örneğin ‘mini etek giydikleri’ için kadınlara şırıngayla saldırdığı iddiası yalan haber sabıkalı medya kurumlarınca köpürtülen; fakat sonrasında resmî kurumlarca akli dengesinin yerinde olmadığı, ailesince de dindar biri olmadığı açıklanan korku ortamı hazırlayıcısı ‘şırıngalı sapık’ ve dahası. Son olarak AK Parti hakkında ‘laikliğe aykırı fillerin odağı haline geldiği’ gerekçesiyle kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya suikast iddiasını ortaya atan; bununla kalmayıp Emniyet Genel Müdürlüğü’nün internet sayfasına da atan bir meczup yakalandı geçtiğimiz günlerde. İhbarı araştıran polis e-mailin gönderildiği IP numarasını tespit ederek Kırıkkale’de yaşayan N.Ş.’yi yakaladı. Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Adli Tıp Kurumu’na sevk edilen N.Ş. için ‘akli dengesinin yerinde olmadığı’ raporu verildi. Savcılık da N.Ş.’yi serbest bıraktı. N.Ş., gözaltındaki sorgusunda, bir süre önce İstanbul’a gittiğini, bir oto kiralama şirketinden ihbarda plakasını bildirdiği belirtilen aracı kiraladığını anlattı. Aracı kiralama sözleşmesinin bitiş tarihinden sonra götürdüğü için şirketin kendisine fazla para ödettirdiğini öne süren N.Ş., suikast ihbarını bu nedenle yaptığını ve şirketi sıkıntıya sokmayı amaçladığını iddia etti.

Sırf aferin almak için suç işleyen meczuplar var

Bu noktada akıllara gelen soru şu: ‘Akli dengesi yerinde olmayan biri neden evinde, mahallesinde daha basit aykırılıklar sergilemiyor da tüm ülkeyi ilgilendiren, plan program gerektiren eylemler gerçekleştiriyor? Yoksa meczupların kaosa neden olayların fitilini ateşlemesi bir psikolojik harp tekniği mi?’ Bu soruyu yönelttiğimiz emekli Tabip Albay Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şu cevabı veriyor: “Meczup dediğimiz kişiler, yönlendirilmeye müsait kişilerdir. Bu nedenle meczubun güvenini kazanan, onun dünyasına giren, onun hediye gibi hoşlandığı bazı şeyleri veren, onun gönlünü alan onu rahatlıkla yönlendirebilir. Meczup diye bilinen bazı insanlar vardır ki herhangi bir egosunu tatmin ederek 15 dakikada intihar bombacısı yapabilirsiniz.” Prof. Dr. Tarhan, meczupların sağlıklı düşünemeyen kişiler olduğu için mantıksal kontrollerinin zayıf olduğunu ve duygu temelli kararlar aldığını belirterek “Meczuplar, övülerek, makam verilerek ya da bir ümit duygusuyla cesaretlendirilerek idealist bir militan yapılabilir.” şeklinde konuşuyor. Kritik dönemlerde meczupların ortaya çıkmasının beklenen bir durum olduğunu ifade eden Tarhan, “Sırf aferin almak için bile suç işleyen meczuplar biliyoruz.” diyor. Bu nedenle meczupların karıştığı olaylar karşısında anlık karar vermek yerine sorgulayıcı davranmak gerektiğini vurguluyor. Ülke gündeminde yer edinecek büyüklükte eylemlere imza atan meczupların kimlerle bağlantı kurduğunun ortaya çıkarılması gerektiğinin altını çiziyor.

ÖNDER DELİGÖZ

15.06.2008

ZAMAN GAZETSİ

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s