Doğu Ekspresi’nde bir aşık…

Doğu Ekspresi’yle batıya, Kars’tan Haydarpaşa’ya yaklaşık iki gün süren yolculukta farklı insanlarla tanışıp her birinin apayrı ilginçlikte hikâyesine kulak vermek hoş bir tecrübe. Bir de halk ozanı kondüktör Ömer Şahin’le tanışma fırsatı bulursanız yol boyu duygu dolu muhabbete dalmaktan çekinmeyin.

Dağa taşa uzanan iki parlak demir üzerinde Anadolu’ya, en doğuya geçişin hikâyesi, Doğu Ekspresi’nin ilk düdüğüyle başlar Haydarpaşa’dan. Köyden, kasabadan, en ilginç yerel kültürlerin, farklı hayatların tam orasından geçip Kars’ta son bulan bu hikâyeyi tersten okuma derdine düşünce kış ortasında, Doğu Ekspresiyle doğuya değil, batıya yolculuk yapalım istedik. Kars’tan İstanbul’a…

Her sabah 08.35’te Haydarpaşa’dan kalkan ekspresin kardeşi, yine her sabah 07.15’te Kars’tan hareket ediyor. Uçakla bir saat 20 dakikada uçakla ulaşabileceğiniz bir yere yaklaşık iki günde seyahat etmek hatırı sayılır bir macera aslında. Buz kütleleriyle kaplı yolları düşmemeyi başarmanın rahatlamışlığıyla istasyona adım atar atmaz, kış aylarında gurbet yollarına düşen inşaat işçileriyle göz göze geliyorum, yanlarından geçerken kulak misafiri olmayı ihmal etmeden tabii. “Başakşehir mi ne, onun yakınlarındaymış inşaat.” diyor ağzından sigara dumanıyla karışık buhar çıkaran ince uzun genç. Bir diğeri de yeni mala aldığından dem vuruyor. Sıcak ülkelere göç eden kuşları akla getiriyor bir anda bu gurbetçiler. Geçim derdi ciddi anlamda bu olsa gerek. Kış varsa inşaat yok. O zaman göçmen kuşlar gibi sıcak memleketlere gitmek gerek. Geride kalanların karnını doyurmak için… İstasyonda bekleşenler hareketleniyor yankılanan anonsla: ‘Doğu Ekspresi 1 numaralı perondan kalkacaktır.’ Eşyalar, bavullar hızlı hızlı atılıyor vagonlara.

Rayda değil karda kayar gibi…

Tren homurdanmaya başlayınca adımlar daha bir hızlanıyor. Üniversiteli kızlar, paltosu elinde soğuğa karşı şövalyelik yapan ceketli amca, iki elinde çuvalla koştururken bile sigarasını ağzından düşürmeyen dede… Hareket memuru takıyor şapkasını, giyiyor paltosunu, alıyor eline işaretçisini, yol veriyor Doğu Ekspresine. Pek yaşanmış bir durum değil ama tehir olmaması halinde bir sonraki gün 23.21’de Haydarpaşa’ya varmak üzere raylar üzerinde akmaya başlıyor tren. İstasyondan uzaklaştıkça kar üzerinde kayak yaparcasına yolculuğumuz başlıyor. Hele şehirden çıktıktan sonra trenin sarsıntısına ve çıkardığı gürültüye alışmaya çalışan bedenleri bir manzara karşılıyor ki, sağlı sollu bembeyaz bir örtüyü yararak ilerlemenin görsel hazzını yaşatıyor. Hele bir de yol üzerindeki küçük istasyonların taş binaları…

Trenin ancak bir dakikalığına durduğu bu istasyonların şirinliğine hayran kalmamak mümkün değil. Aslında Doğu Ekspresi’ni farklı kılan en büyük özelliği de bu herhalde. Ömrünüzde hiç uğramayacağınız köylerde, kasabalarda birkaç dakikalığına bile olsa duraklama, oranın havasını soluma şansını veriyor insana. Tabii pencereden o köyde, kasabada akan hayatı izlemek apayrı bir tecrübe. Hayvanlarına su içirenler, attığı taşı trene isabet etme yarışına kapılmış kar üzerinde koşuşturan köylü çocuklar, sırtında çuval taşıyan kadın…

Birkaç istasyon geçmiştik henüz. Fakat Doğu Ekspresine dair düşünceler yerini bulmuştu bile. Eğer Anadolu’nun gerçek manada görünmeyen yüzünü merak ediyorsanız, farklı kültürlerle kaynaşmayı, tanışmayı, konuşmayı seviyorsanız Doğu Ekspresi açık adres. Güldüren, eğlendiren, hüzünlendiren ve dahi şoke eden muhabbetlerin içine davetsizce dalıverme şansını tanıyor yolcusuna. Her muhabbet davetkâr. Yol uzun, hikâye çok. Mesela bir parçacık kıtlama şekerle 7, 8 bardak çayın nasıl içilebileceğini uygulamalı olarak anlatan, üstüne bir de ‘Tandır üzerinde annemin erittiği tereyağını kepçeyle içer yanında sekiz tandır ekmeği yerdim.’ diyerek hem bizi şoke eden hem de ‘Yemeyi bilmiyorsunuz siz.’ diye fırçalayan 86 yaşındaki Erzurumlu Enver dede. Ya da Pakistan’dan satın aldığı Orhan Pamuk’un Kar romanından etkilenerek ‘Kars’ı görmeliyim.’ diyerek İran’dan ülkemize giriş yapan fotoğraf sanatçısı Çek Filip Andlel. Ve dahası…

Fakat Doğu Ekspresi’nde geçen yaklaşık iki günlük seyahatin asıl kahramanı bir kondüktördü. Yanık bir türkü söylerken tanıdık onu, yemekli vagonda sallana sallana çay yudumlarken. Meğer âşıkmış vagondan vagona geçerken güzel sesiyle yanık türküsünü okuyan kondüktör Ömer Şahin. Yeni tanışmış yol arkadaşları olarak masamıza buyur ediyoruz. Kendisini ‘TCDD’nin Kültür Bakanlığı’ndan tescilli halk ozanı’ diye tanıtıyor. 28 yıllık TCDD görevlisiymiş nam-ı diğer Âşık Meddahi. Elinde bağlamasıyla türküsünü söylerken görmeye alıştığımız halk ozanlarının günlük hayattaki haline ilk elden şahit olma şansını buluyoruz böylece. Sanatçı duyarlılığı diye bir kavram vardır ya! Kondüktörümüzde fazlasıyla mevcut. Bilet kontrollerini yaparken, vagonlar arası dolaşırken ve dahi muhabbet ederken birbiri ardına dizdiği güzel sözler yolculuğun stresini alıp götürüyor. Tabii bu arada halk ozanlarına gereken değerin verilmediğinden şikayet ediyor şu örneği vererek: “Erzincan’da sahne aldık. Ömründe türkü, şarkı yazmamış Lerzan Mutlu’ya 30 bin, ona türkü, şarkı yazıp veren biz aşıklara 100’er lira verdiler.”

Trende geçen pek çok da hikâyesi var Âşık Meddahi’nin. İşte onlardan birini anlatıverdi. Yine duyarlı, bu sefer biraz ağlamaklı…2004 yılında Erzincan’dan trene binen Erzurumlu bir kadın bu acı hikâyenin başrolü. Vagonun koridorunda bir o yana bir bu yana yalpalayarak yürüyen kadın, elindeki ilacı göstermiş âşık kondüktöre. Su istemiş. Suyu yetiştiren âşık, daha sonra adının Şengül olduğunu öğrendiği Şengül’e derdini sormuş. Tansiyon hastası olduğunu öğrenince ‘Yanında kimsen yok mu, eşin nerede?’ diye sorunca kadın derin bir ‘Ahh!’ çekmiş. Kocasının emekli ikramiyesini kumarda, pavyonlarda yediğini anlatmış. Durumlarının çok kötü olduğunu, iki ayda bir ev değiştirdiklerini anlatıp oğlu için iş istemiş Âşık Meddahi’den. Kendisinin sıradan bir devlet memuru olduğunu, iş konusunda yardımcı olamayacağını Şengül’e üzülerek de olsa söyleyen Âşık Meddahi, “Senin bu durumunu türküye dökmek isterim, elimden ancak bu gelir. İzin verir misin?” diye sormuş. Hasta kadın “Olur, ama bana da gönder yazdığın türküyü.” diye cevap vermiş. Birkaç güne kadar ‘Dertli Şengül’ adlı türküsünü yazmış Âşık Meddahi. Bir kısmı şöyle:“Ezelden gülmemiş bahtı kara
Yazılmış alnına dertli Şengül’ün
Yürek parça parça ciğerde yara
Kazılmış mezarı dertli Şengül’ün
Meddahiyim sorar sormaz eşini
Yumruğunu sıktı da dövdü döşünü
Yağmur gibi döktü gözün yaşını
Bozulmuş yuvası dertli Şengül’ün”
Türküsünü yazmış yazmasına ama Şengül’e ulaşamamış bir türlü. Verdiği telefon cevap vermemiş bir türlü. Aradan üç yıl geçtikten sonra bir gün Sivas’ta sahneye çıkıp türkülerini okurken ‘Dertli Şengül’ü de söylemiş. Şaşırmış bir anda. Çünkü Erzurumlu âşık arkadaşı Mevlüt Merdoğlu’nun hüngür hüngür ağladığını görmüş. “Neden ağlıyorsun?” diye sorunca şu cevabı almış: “O kadın benim köylümdü, sevdiğimdi. Töre diye bana vermediler. Gidip o vicdansıza verdiler. Yazık ettiler Şengül’e. Şimdi benim komşum. Yatalak hasta.” Âşık Meddahi bunu duyunca üzülmüş. Yine de üç sene sonra emanetini ulaştırma fırsatını bulduğu için sevinmiş. Anlaşmışlar aşık Merdoğlu ile iki gün sonrasına. Fakat iki gün gelip de telefonlaşınca Erzurumlu arkadaşı telefonda hüngür hüngür ağlayarak “Emanetini mahşerde verirsin gardaş.” demiş. “O an yıkıldım.” diyor kondüktör Âşık Meddahi. Şimdi bile anlatırken gözyaşlarını zor tutuyor.

‘Aklım dağıldı gitti, tabakta kaldı böreğim’

Dertli Şengül’ün acı dolu hikayesini anlattıktan hemen sonra iki dize dökülüyor ağzından:“Meddahi’yi dinleyince hep titredi yüreğim
Aklım dağıldı gitti tabakta kaldı böreğim”
“Bu dizeleri senin ağzından söylüyorum.” deyiverdi hemen ardından. Dertli Şengül’ü anlatmaya başlamadan önce iştahla yediğim böreği, acı hikâyenin sonuna doğru tabakta unutmuştum çünkü. İstasyonları bir aşıp da Haydarpaşa’ya vardığımızda Dertli Şengül’den kıtlama çay içmenin inceliklerine, doğal tedavi yöntemlerinden bir saatte devlet yıkıp kurmaya kadar pek çok anı işlenmişti belleklerimize. Doğu Ekspresi’yle iki günlük yolculuğun tadı bu olsa gerek.

08.02.2009

ZAMAN GAZETESİ

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s