Okul biter, hayat başlar

Toplumun sorunlarına kafa yoran, hatta düşünce boyutunda kalmayıp çözüm üreten Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin, sömestr tatillerini bile boş geçirmediğini duyduk. Bu yardımsever gençlerimizin peşlerine düşelim dedik. 2000 yılından beri Mardin, Van, Diyarbakır gibi illerde düzenlenen ‘Kendini Keşfet Projesi’yle ilköğretim çocuklarına el uzatıp hem bilgilerini hem de gönüllerindeki sevgiyi onlarla paylaşan gönüllülerin şimdiki durağı Giresun. Zorlu finalleri geride bırakıp daha önce hiç görmedikleri bir şehirde, henüz tanıştıkları çocukların sosyal gelişimi için kolları sıvayan on dört gönüllüyü, 23 Nisan İlköğretim Okulu’nda bulduk. Karadeniz’i arkamıza alıp okula doğru sokakları adımlarken oyunlar oynayan, şarkılar söyleyen, üniversiteli abi ve ablalarının peşinden koşuşturan çocukların sesine kulak verince, çok da zor olmadı onları bulmak. Zor olan, okuldaki hareketliliğe ayak uydurmaktı. Her çocuğa bir rol biçen grup çalışmalarının yapıldığı her sınıfta ayrı bir etkinlik, ayrı bir neşe… Üzeri resimlerle süslenmiş geri dönüşüm kutusu yapanlar, şiir okuyanlar, zekâ sorusu çözenler, güncel konuları tartışanlar, performans sergileyenler, Hintli Wickraman abileriyle kolbastı onayanlar ve dahası… Amaç, çocukların kendilerini daha rahat ifade edebilir hale gelmesi ve özgüven kazanması. Hadi buyurun, ‘Tatilim feda olsun, yeter ki faydam dokunsun’ deyip yollara düşen üniversitelilerin Giresunlu çocuklarla yazdığı sevgi hikâyesine bir göz atın.

‘Tatilim feda olsun; yeter ki faydam dokunsun’

Giresun’da bir Hintli, kollarını iki yana açmış kemençe eşliğinde kolbastı oynuyor. Etrafında onlarca çocuk tempo tutuyor. Manzarayı hayal edince ‘Ne alaka, Hindistan nere, Giresun nere? Hem o çocuklar da kim?’ demeyin sakın. Çünkü o Hintli sempatik gencin ilköğretim öğrencilerini eğitmek ve onların sosyal gelişimlerine katkıda bulunmak için İstanbul’dan kalkıp Giresun’a giden bir üniversite öğrencisi olduğunu duyunca daha bir şaşırabilirsiniz. Sabancı Üniversitesi’nin yaz ve sömestr tatillerinde Anadolu’nun farklı şehirlerinde düzenlediği ‘Kendini Keşfet Projesi’nin gönüllülerinden biri olarak çantasını sırtladığı gibi diğer on üç arkadaşıyla birlikte Karadeniz’in yolunu tutmuş Wickraman Purushothaman.

Vizeleri finalleri verip memlekete ya da tatil bölgelerine gitmeyi değil, sosyal sorumluluklarını yerine getirmeyi tercih etmişler. Bütün arzuları gittikleri şehirde eğitim gören çocukların bilgi, fikir ve iletişim becerilerinin gelişmesine katkı sağlamak. Çocukların grup aktiviteleriyle topluluk içinde kendini ifade edebilme yeteneği kazanması, güncel konuları tartışarak fikir üretmesi, çeşitli eşyalar yaparak el becerilerini geliştirmesi hedefler arasında. Tabii en önemlisi de tüm bunları neşeli ve samimi bir ekip havasıyla gerçekleştirmek. İşte bu amaçla Giresun’a giden Sabancı Üniversitesi öğrencileri geçtiğimiz hafta boyunca 23 Nisan İlköğretim Okulu’nda tam 175 çocukla beraberdi. Kitle iletişim araçlarının işlevini daha iyi kavrayabilmek için gazete çıkarıp televizyon kanalı kurdular, kendi programlarını hazırlayıp sundular. Şiir okudular, zekâ soruları çözdüler. Savaş, barış, insan hakları, yurttaşlık gibi konular üzerine tartıştılar. Daha iyi bir toplumsal hayat için kuralları ve kuralsızlığı anlamlandırdılar. Mesela şu sorunun cevabını bulmaya çalışırken paylaşma duygusu üzerine fikirlerini söylediler: “Adada bir tek tatlı su kaynağı var. Bu suyu ilk gören arkadaşımız suyu kullanma hakkının sadece kendisine ve seçeceği birkaç arkadaşına ait olduğunu söylemektedir. Bu sorunu nasıl çözebiliriz?”

‘Wick Abi, sorumu çözer misin?’

Ders zili çalar çalmaz Sabancı Üniversitesi MBA öğrencisi Wickraman’ın, çocukların deyişiyle ‘Wick abinin’ sınıfına konuk oluyoruz. Zekâ sorusu çözüyorlar. Tatlı Türkçesiyle bütün çocukların sorularına tek tek cevap veriyor. Çocuklardan bir an uzaklaşmasını fırsat bilip birkaç dakika konuşuyoruz Wickraman’la. Ailesiyle birlikte Almanya’da yaşıyormuş. MBA mastırı için Türkiye’ye gelmiş eğitim dönemi başında. ‘Kendini Keşfet Projesi’ni duyunca yetkililerin kapısını çalmış “Ben de gelmek istiyorum.” diye. ‘Tabii ki’ cevabını alınca çok sevinmiş. “Çocuklarla vakit geçirmek, onlara faydalı olmak tatil diye evde yatmaktan iyidir.” diyor. Bahçede hünerlerini sergilediği kolbastı oyunu içinse “Oynaması çok zor ama güzel bir oyun.” ifadelerini kullanıyor. Çocuklara daha çok İngilizce alanında yardımcı olan Wickraman, yaz tatilinde düzenlenecek projelere de katılmak istediğini belirtiyor.

Üretim Sistemleri Mühendisliği üçüncü sınıf öğrencisi Onur Okudan, çocukların ‘abi, abi!’ diye peşinden koşturdukları bir diğer gönüllü. İki dakika olsun bir yerde oturduğunu görebilmek ne mümkün. Onur, çocuklara bir şeyler öğretebilmenin, onlara vizyon kazandırmanın keyfinden bahsediyor. “Bazen yorulduğumuzu söylüyoruz birbirimize ama o çocuğun doldurduğumuz bardaktan su içmesi bile inanılmaz bir mutluluk, apayrı bir keyif.” diyor. Hatta, “En iyi tatil bence bu.” diye ekliyor sözlerine. Bir hafta boyunca beraber oldukları çocuklarda tanıştıkları andan son güne kadar değişim gözlemlediğini belirtiyor Onur. Özellikle takip ettiği dört çocuktan örnek veriyor: “Aileleri ilk gün bana içlerine kapanık olduklarını, sınıf ortamında konuşmadıklarını söylemişti. Ortak hedef için çalışmalarını, fikir alışverişinde bulunmalarını gerektiren grup çalışmaları yaptık. İlk önce bu çocuklar grup içinde kendilerini göstermeye başladı. Dün, tahtaya çıkıp hiç çekinmeden fikirlerini aktardılar arkadaşlarına.”

Görsel İletişim Tasarımı Bölümü son sınıf öğrencisi Gizem Darendelioğlu, topluma faydalı birey olmanın tadına varanlardan. Çünkü bu onun yedinci projesi. Gizem, ‘Kendini Keşfet’ projeleriyle farklı sosyo-ekonomik koşullarda yaşayan çocuklarla iletişim kurma fırsatı yakaladığını söylüyor. “Onların İstanbul’dan gelen ağabey ve ablaları olarak fazla ilgilerini çekiyoruz. Böylece daha kısa sürede daha çok faydalı olabiliyoruz.” şeklinde konuşuyor. Sürelerinin kısa olması nedeniyle öncelikle çocukların grup grup hangi alanda eksik olduğunu belirleyip, o yönde aktiviteler yapma kararı aldıklarını belirtiyor Gizem. Kendi sınıfından şu örneği veriyor: “Farklı okullardan gelen çocuklar ilk başta ‘Ben onunla oynamam, aktivite yapmam.’ gibi şeyler söylüyordu. Şimdi o sorunu yaşamıyoruz. Hatta ilk başta birbirlerini itenler, şimdi ‘Hadi söz alalım, oylama yapalım.’ diyerek birlikte karar verme yoluna gittiler. Bunu görmek inanılmaz bir mutluluk.”

‘Anadolu’nun her yerine gidelim’

Gönüllüler, sabah 9’dan öğleden sonra 4’e kadar ilgilendikleri sınıflarla vakit geçiriyor. Bu yüzden gün içerisinde çok da fazla bir araya gelemiyorlar oradan oraya koşturmaktan. Hatta öğle yemeğinde birinci ve ikinci sınıf öğrencilerine onlar servis yapıyorlar. Tabldot tabaklarıyla yemeği sınıfa taşıyor, çocukların sularını tek tek dolduruyorlar. Hatta gerektiğinde bulaşıkları dahi yıkıyorlar. Bu hareketlilik sırasında toplu halde göremediğimiz gençler, ancak akşam yemeğinde bir araya gelebiliyor. Yemeklerini yerken günün değerlendirmesini yapıyor, bir sonraki gün nelerin yapılması gerektiğini tartışıyorlar. Tabii bu arada Wickraman’ın kaşık kaşık kırmızı biber yediğini söylemeden geçmemek gerek. Hatta gönüllülerden makine mühendisliği üçüncü sınıf öğrencisi Mustafa Öztemel, “Türkiye’de Urfalılar, Hindistan’da sen!” diye takılıyor Wickraman’a. O ise sempatik Türkçesiyle “Dogal ilaç.” diyor ve üçüncü kaşık kırmızı biberini lokmasının arasına döküyor. Bu tatlı muhabbet sürerken bir yandan da yeni projeler konuşuluyor. Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri Asistanı Hüseyin Küçükaydın’dan ısrarla yeni bir proje daha düzenlemesini istiyorlar. Herkes farklı bir şehir adı söylüyor. Mardin, Van, Adana… Hepsinin ortak görüşü şu: “Anadolu’nun her yerine gidelim.”

‘Seneye yine gelsinler’

6. sınıf öğrencisi Taner Bekdemir:İyi ki ağabeylerle ablalar İstanbul’dan geldi. Bize çok yardımcı oluyorlar. Hata yapsak da hiç kızmıyorlar. Çok iyi vakit geçiriyoruz. Grup çalışmaları, bir de zekâ soruları çok hoşuma gidiyor. Seneye yine gelmelerini istiyorum.

6. sınıf öğrencisi Nevzat Bektaş:Keşke tatil daha uzun olsa da ağabey ve ablalarımız burada kalsa. Çok sevdim onları. Çok eğlenceli geçiyor. Oyunlar oynuyoruz, şiir okuyoruz. Yeni bilgiler öğreniyoruz. Ben gezegenler hakkında bir yazı okudum. Seneye yine katılacağım. Ağabey ve ablalarıma mektup yazacağım.

***

Fikirlerini aktarabiliyorlar

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri Asistanı Hüseyin Aydın: Yazları iki, sömestr tatilinde de bir proje düzenliyoruz. Bir hafta normalde kısa gibi görünebilir. Fakat öyle dolu dolu geçiyor ki bu hafta, çocuklarda müthiş bir değişim gözlemliyoruz. Pek çoğu ilk defa hayal ettiği şeyi sözlü hale getirmeyi, başkalarına sunmayı öğreniyor. Fikirlerini rahat rahat anlatabiliyor. Çok eğleniyorlar aynı zamanda. Bir haftada ağabey ve ablalarıyla öyle kaynaşıyorlar ki ayrılık vakti geldiğinde çok üzülüyorlar. İstanbul’dan kendileri için gelen ağabey ve ablalarından ayrılmak istemiyorlar.

Önder Deligöz

08.02.2009

ZAMAN GAZETESİ

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s